bugün
yenile
    1. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      yunus emre'nin sözü yanlış hatırlamıyorsam
    2. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bunu bi uygulasanız ülke çok güzel bir yer olacak. bilginize.
    3. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      t: hümanizm çeşnili yunus emre sözü. ilahi din kültürünün beraberinde getirdiği meyvelerden sadece birisi olan görüştür. aslında ilahi dinlere dikkatlice baktığımızda; ilki de, sonuncusu da insanlığa sadece ulaşması gereken "muasır" seviyeden bahsetmemiştir. hepsi insanlığın geçeceği süreçler hakkında kimi zaman belirli, kimi zaman da saman altından çeşit çeşit spoiler vermiştir. ya da o olaylara ilham kaynağı olmuştur. günümüzü el alacak olursak da bu konuda en çok -son ilahi din olan- islam'a odaklanmamız lazım. siyaset, bilimsel gelişmeler, sosyolojik değişkenlikler, geleneksel eylemler, toplumsal buhranlar, patlama niteliğindeki kaçınılmaz olaylar.. yalnız şunu belirtmekte fayda var; "din kültürü" derken, dinin salt kültüründen bahsediyorum. onu yaşatan(?) toplulukların kültüründen değil. (bkz: arap kültürünü islam sanmak) bu faslı bir kenara bırakırsak; ilahi dinler dün de, bugün de, yarın da insanlığın başına gelecek ya da insanın kendi başına getireceği birçok şeyi bünyesinde barınmaktadır. insanın ortaya çıkardığı çoğu görüş aslında yeni bir şey değil.. insanlığın belki de tek hatası, ilahi bir şekilde kendisine bildirilen bu öğretileri kasıtlı/kasıtsız bir şekilde dinden ayrıştırarak ele almak olabilir.. misalen; "komşusu açken tok yatan bizden değildir." sözü islam'la özdeşleşmiş bir söz olmasının yanı sıra, inanılmaz komünist ve hümanist bir sözdür. peki komünizm ve hümanizm, -modern olarak- kendi başlarına insanları etkileyecek kadar olgunlaşmış olarak ne zaman tarih sahnesine çıkıyor? bu kültürün filizlendirdiği bu sözden asırlar sonra.. "yaradılanı severim yaradandan ötürü" sözünün kaynağı da bu ilahi öğretidir. ki bu öğreti islam'dan önceki ilahi dinlerde de mevcuttur; "dünya malına sahip olup da kardeşini ihtiyaç içinde gördüğü halde ondan şefkatini esirgeyen kişide tanrı'nın sevgisi olabilir mi?" (1. yuhanna 3:17. bap) keza musa'ya indirilen 10. emir; "komşunun hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin." buyurur. bunun dışında; hz. ebubekir halife seçildiğinde, görevde bulunduğu süre boyunca "güçlü olanların haklı değil, haklı olanların güçlü" olacağını belirtmiştir. ondan sonra gelen hz. ömer'in "fırat kıyısında bir deve helak olsa, allah bunu ömer'den sorar diye korkarım." demişliğini sağır sultan bile duymuştur. velhasıl; hayatımızdaki hemen hemen her alanda din kültürü irili de olsa, ufaklı da zaten bulunmakta. ademoğlu var olduğundan beri en çok şuna çaba sarf etmiş; ideal medeniyeti kurmak.. ee bunun için gerekli her unsur da zaten bize bildirilmiş. adalet, ahlak, çalışkanlık, gelişim, toplumsal bakış, birlik olma ve dahası. lakin biz her seferinde sadakatsizleşmişiz. üstüne, sadakatsizliğimizin sonuçlarına katlanmak zorunda kaldığımız anlarda da bu öğretilerden daha fazla uzaklaşmışız. her nesilde tanrı'yı ya daha fazla anlayamamış, ya da daha fazla inkar etmişiz. ideal toplumlu medeniyetin omurgasını oluşturmak için beşeri olgulara çok da gerek yok. iskeleti ilahi öğreti oluşturduğu müddetçe, çevresini çağdaş, aklıselim ve iskeletle çelişmeyen her unsurla donatabiliriz. geçin efendim "ideal yönetim demoktrasidir." gibi gibi onlarca beşeri mavalı. ilkokulda "halkın kendi kendini yönetmesi" olarak yutturulan şey mi ideal affedersiniz? hadi diyelim öyle, ulan bu halklar değil mi zaten her seferinde tanrı'dan uzaklaşarak yoldan sapan? insanı kendi halinde bırakırsanız bir yerden sonra ya kendisine, ya da çevresine zarar vermeye başlar.. alak suresi'nde şöyle buyurur; "3. oku! rabbin, en büyük kerem sahibidir. 4. o rab ki kalemle (yazmayı) öğretti. 5. insana bilmedikleri şeyi öğretti. 6. gerçek şu ki, insan azar. 7. kendini kendine yeterli gördüğü için. 8. kuşkusuz dönüş rabbinedir." onun için din ile beraber dinin kültürüne de ihtiyacımız var. atesitlerin bazıları bu kültürü müslümanlardan çok yaşadıkları için dine gerek duymazlar mesela. fakat atladıkları kısım şu; din bu kültür için değil, bu kültür din için var olmuştur. bu kültürün içindeki herhangi bir şeyi bu kültürden bağımsız olarak ideal bir şekilde yaşatmak bence mümkün değil. ebu zerr'in marx'tan daha saygı değer olduğunu düşünmemi sağlayan da bu.. ne demokrasi, ne de başka bir şey. çünkü ilahi öğretiye sadık kalanın komünist olmasına gerek yoktur. hümanist olmasına da gerek yoktur. hatta ve hatta faal bir hayvansever olmasına "bile" gerek yoktur. o öğreti ki, insan elinin yaratamayacağı kadar kusursuzdur. işlevli olduğu bir zamanda, kimse çıkıp da daha işlevlisini aramaya gerek duymaz. son dinin elçisi, komşu çocuğunun evcil hayvanı öldüğünde ona taziyeye gidecek kadar, müslüman olmayan birisinin cenazesine hürmet gösterecek kadar örnek teşkil etmiştir. lakin onun gidişinden çeyrek asır sonra bile insanlar yine öğretilenlerden sapmaya başlamışlar. sonrasında da olaylar olaylar.. orta çağ'dan sonra ne medeniyet yükseltmişiz ama insanlık olarak. sizin beşeri faktör iskeletli yarattığınız medeniyet, kul hakkından, zayıfın sefalet içinde kıvranmasından oluşuyor. sizin yarattığınız dünya fyodor'a şu sözü söyletti; "insana saygımı korumak için insanlardan uzak duruyorum." not: dinin çelişkilerine(?) şu an değinemiyorum. ama o konunun birazı da zaten o çelişkilere nereden baktığımızla alakalı. özellikle din - bilim konusu apayrı bir yazıyı hak ediyor. hele bir "dinle bilim olmaz." diyenler var ki, gel de laf anlat. anlat onlara bugün matematiğin temelini oluşturan sıfır'ın islam alimleri sayesinde arap sayı sisteminden avrupa'ya geçişini ve rönesans'ı başlatışını.. neyse. şu an otobüsteyim ve ineceğim durağa iyice yaklaşmış bulunmaktayım. (bkz: the end)